Corona'dan korkmalı mıyız?

 

 Corona virüsün'den korkmalı mıyız?


6 aydır hayatımız alt üst oldu, bilindik aşina olduğumuz hayatımız şu an bize ne kadar da uzak ve o güvenli günlere dönüp dönemeyeceğimiz konusunda uzmanlar bile aynı görüşte birleşemiyor. Sosyal Medya'da dolaşan onca bilgiden ayıklama yapmak çok zor olmaya başladı. 

Konuya hakim olan doktorlar da virüsü ya çok önemsiyorlar ya da grip gibi düşünüp çok da aldırış etmeye gerek yok diyorlar. Kimse ne olup bittiğinden tam emin değil, virüsün yapay olduğundan, aslında hiç olmadığına kadar dünya dolusu iddialar havada uçuşuyor. Herkesin tek emin olduğu şey var, insanların çoğunluğunun psikolojisinin bozulduğu. Neredeyse herkes hayatını kısıtlama ihtiyacı hissediyor, kendisi istemese bile toplum izin vermiyor. Çarşı pazara çıkıp alışveriş yaptığı için çevresinde eleştirilen de var; aylarca evde kalıp yine de virüse yakalanan ve hastalanan da var. Bir de gözü karalar var. Bize bir şey olmazcılar, bazı ülkelerde insanlar bulaşsın diye corona partisi düzenliyorlar.

Peki Corona'dan korkmalı mıyız? Corona günlerinde hayatımızı yaşamaya nasıl devam edeceğiz? Sürekli korku içinde yaşamak çok yıpratıcı olmuyor mu?

Kuranı Kerim'de zaman zaman yaşanan afetlerden bahsedilir, Corona da bir afet, bir musibet ve bizim dönemimize isabet etti. Bu artık bizim gerçeğimiz oldu. Afet geldi ve bize isabet etti gerçeğini kabul etmekten başka çaremiz yok. Ülkemizde beşbinden fazla kişinin ölüm sebebi olarak Corona virüsü kayıtlara geçti. Canımız yanmaya başladı. Oralı olsak da olmasak da bu da bizim gerçeğimiz ve yakınlarda sonbaharla birlikte ikinci dalganın geleceği de kesinleşti.

Peki ruh sağlığımızı virüsten korkarak yaşamımıza devam etmeye çalışmak mümkün mü? Bir başka şekilde soracağım; hayatımızı herhangi bir şeyden korkarak devam ettirmek sağlıklı mı?

Kuranı Kerim'de afetlerle ilgili ayetleri taradığımızda kesin olan bir şey görünüyor. Yaradan afetleri gönderdiği zaman inanıp güvenen insanlar için afetlerden bir kurtulma kapısı yollamış.

Nuh'un zamanında “Gemi” yapılmış ve inanan insanlar binip kendileri güvenli bir bölgeye almışlar.

Sonunda emrimiz çıktı ve geminin tandırı kaynadı. Nuh’a dedik ki “Erkekli dişili her türden birer çifti ve hakkında karar çıkan kişi dışındaki aileni, bir de inanıp güvenenleri gemiye bindir.” Pek azı dışında Nuh ile birlikte inanıp güvenen olmamıştı.” (11/41)

Lut'un zamanında belde yıkıma uğramadan önce inanıp güvenenler o bölgeden uzaklaştırılmış:

Elçilerimiz İbrahim’e o müjdeyi getirdiklerinde şunu da söylediler: “Biz o şehrin halkını yok edeceğiz; oranın halkı yanlışa boğulmuş.”

Orada Lut da var!” dedi, İbrahim. “Orada kimin olduğunu iyi biliyoruz. Onu, ailesi ile birlikte kurtaracağız; diğerleri gibi küller altında kalacak olan sadece eşidir.” dediler.
Elçilerimiz Lut’a gelince, onu sıkıntı bastı, içi daraldı. Dediler ki: “
Korkma, üzülme, seni ailenle birlikte kurtaracağız, küller altında kalacaklardan olan sadece eşindir.” (29/31-33)

Mekke'de yaşayan mümin erkekler ve mümin kadınları kollamak için fethe müsaade edilmemiş.

Ayetleri görmezlikten gelenler de onlar; sizin Mescid-i Haram’a girmenize, bekletilen kurbanların varacağı yere ulaşmasına engel olanlar da onlardır. Onların arasındaki tanımadığınız mümin erkekler ile mümin kadınları bilmeden çiğneme ve ondan dolayı üzüntü çekme ihtimaliniz olmasaydı (Mekke’yi fethederdiniz). Ama Allah, yapanları ikramı ile kuşatmak için böyle yaptı. Eğer ayrılmış olsalardı onlardan kendini doğrulara kapatanları acıklı bir azaba çarptırırdı.” (48/25)

Salih peygamberin kavmi aşırı gittiklerinde helaktan önce inanıp güvenenler güvenli bir yere alınmışlar.

Sonra ayaklarını keserek deveyi öldürdüler. Salih dedi ki “Üç gün daha yurdunuzdan yararlanın. Bu, yalan çıkmayacak bir tehdittir.”

Emrimiz gelince Salih’i ve onunla birlikte olan inanıp güvenenleri, bizden bir ikram olarak, o günün rezilliğinden kurtardık. Senin Rabbin işini başarır, daima üstündür. (11/65-66)

Bu ayetleri iyice düşündüğümüz zaman çok net görünen bir şey var. Rabbimiz afetler geldiğinde inanıp güvenenleri bir şekilde kollamış ve afetten uzak tutmuş. Yani aslında korkmamız gereken Corona virüsü afeti değil, inanıp güvenenler sınıfına dahil olmamak olmalı. İnanıp güvenenler grubuna girdiğimiz zaman afetlerden korkmak diye bir düşüncemiz olamaz, bizi de Allah yarattı, virüsü de Allah yarattı. Virüs kendi başına gelip bize zarar veremez ama virüs büyük bir dersin parçası olarak hayatımızın bir gerçeği oldu, kendimizi korumamız gerekiyor.

Peki Corona virüsü afeti bize isabet etti ama bize diğer kavimlere gönderilen kurtulmamız için ne gemi geldi ne de yurdumuzu bırakıp gidebileceğimiz virüsün uğramadığı yer kaldı. İnanıp güvenenler olarak kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz?

Rabbimiz afet günlerinde bizi terk mi etti?

İlkin var eden ve yeniden var edecek olan O’dur. Bağışlaması çok, sevgisi çok olan da O’dur. Yönetim O’nun elindedir, pek yücedir. İrade ettiği her şeyi yapacak güçtedir” (85/13-16)

Kullarına sevgisi çok olan Rabbimiz bize de çeşitli kurtuluş kapısı açtı muhakkak. Bunlardan en mümkün ve kolay olanı aşı bulunana kadar, ya da Corona virüsü görevini tamamlayıp işlevsiz hale gelinceye kadar maske+sosyal mesafe+ bağışıklık sistemini güçlü tutacak yiyecekler+egzersiz+ hijyen ve dua. Bunu günümüzde sağlık elçileri söylüyor. Peygamber zamanlarında peygamberler uyarırmış insanları şimdi de bu görevi doktorlarımız yapıyor. Madem virüs'lü ortamı terk edemiyoruz, virüs her yerde ama kendimizi virüsten saklayabiliriz. Virüs bana bir şey yapmaz diye düşünmek ve hiçbir önlem almamak afet koşullarını görmezlikten gelmek olur. Bir nevi Nuh'un zamanında gelen gemiye binmeyi reddetmek gibi, o zaman sular geldiğinde suyun doğası gereği sizi alır gider; ya da Lut'un zamanında o bölgede kalmaya ısrar etmek gibi, o yer. yerle bir olunca artık üzerinde kim varsa toprağa karışır.

Corona virüsüyle oluşan her can kaybı; afetten dolayıdır ya da inanmayanlar etkilenmiştir diye bir düşüncemiz olamaz, eceli gelmiştir virüs bahanesi olmuştur. Biz sadece Allah'ın bilebileceği bir konuda yorum yapamayız. Ancak sürekli korku içinde yaşamak yerine hem manevi olarak hem de maddi olarak bilinçlenip gereğini yerine getireceğiz.

İnsanın doğası gereği nasıl doğuyorsa bir de kendisi için takdir edilmiş eceli var.

Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Gökleri, yeri ve bu ikisinin arasında olanları başka değil, belli bir ömrü (ecel-i müsemmâsı) olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.”(46/3)

İnsanlar hakkında da şöyle buyrulur:

Sizi balçıktan (tinden) yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir ecel de (ecel-i müsemmâ) O’nun katındadır.”(6/2)

Göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsedilmesi önemlidir. Bunlardan biri, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir. Tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir. Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur. Tabipler ömür biçerken ona bakarlar. Ecel-i müsemmâ ise kişinin yaşayacağı süredir. Bu süre sonunda insan, dalından koparılmış çiçek gibi ölür. Tabii eceli 100 sene olanın ecel-i müsemmâsı 60 sene olabilir. Bu süreyi yalnız Allah bilir.”*1

Bu dünya imtihan dünyası ve çeşit çeşit imtihanlardan zaman zaman zaten bireysel olarak geçiyoruz. Corona virüsü de insanlık olarak geçtiğimiz bir imtihan.

Mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek, sizi biraz korku ve biraz açlıkla yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz, bundan kaçış olmaz. Sen sabırlı davrananlara müjde ver.”(Bakara 2/155)”

Corona bir afettir, imtihandır, hepimize dersler vermektedir ama korkmamız gereken virüs değil, Allah'ın inanıp güvenenler listesine almadığı kişilerden olmaktan korkmaktır. Tedbiri alacağız, inanıp iyi insanlardan olmaya çalışacağız kalanını takdire bırakıp güven içinde yaşayacağız.

"Yoksa Allah, içinizden cihad[1*] edenleri bilmeden ve sabredenleri de bilmeden Cennete gireceğinizi mi hesap etmiştiniz?" (3/142)

*Cihad, olanca gücüyle mücadele demektir. Bu mücadele düşmana karşı, hayatın sıkıntılarına karşı veya şeytanın tuzaklarına karşı olabilir. En zor cihad insanın kendine karşı yaptığıdır. Cihadı, Allah’ın emir ve yasaklarını ilk sıraya alarak yürütenler kazanırlar.

İnananlar olarak yapmamız gereken önemli bir şey daha var: Sıkıntılar başa gelince afetin kalkması için Allah'a yalvarıp yakarmamız.

De ki “Kendinize baktınız mı? Allah’ın azabı size gelse ya da kıyamet saati gelip çatsa Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer samimiyseniz söyler misiniz?”

Hayır! Yalnız O’na yalvarırsınız. Gerekli görürse duanızı kabul eder ve sıkıntınızı giderir. Ortak saydıklarınızı o sırada unutursunuz.

Senden önceki toplumlara da elçiler göndermiştik. Belki yalvarıp yakarırlar diye onları çeşitli baskılara ve zorluklara uğratmıştık.

Verdiğimiz sıkıntılar başlarına gelince yalvarıp yakarsalardı olmaz mıydı? Ama kalpleri katılaştı ve yapmakta olduklarını şeytan onlara güzel gösterdi.

Kendilerine hatırlatılan görevleri unuttukları zaman önlerine bütün kapıları açarız. Verilen nimetlerle şımardıkları bir sırada da onları yakalayıveririz. Birden bire umutsuzluğa düşerler.

Yanlış yapan o toplulukların kökü böyle kurutulur. Her şeyi güzel yapan yalnız Allah’tır. O, bütün varlıkların Sahibidir.” Enam 40-45)



Kuran tüm zamanlar için gelmiştir. Corona Virüs'de bize gelen sıkıntıdır. Bu sıkıntıda bize düşen Allah'a bu sıkıntıyı kaldırması için boynumuzu eğip yalvarmak. Benim duam: “Allah’ım sana yalvarıyorum bize tüm insanlığa isabet eden bu virüs afetini geldiği gibi aynen geri gönder. Dersimizi aldık, bu dünyada güvenle yaşattığın günlere dönmek için sana yalvarıyoruz. Daha bilinçli olarak, bize verdiğin sayılı günleri sana layık bir kul olarak, güven içerisinde, sevdiklerimizle imtihanların en kolayıyla tamamlamayı, huzuruna geldiğimizde ise başardım sana şükürler olsun demeyi nasip eyle. Sana yalvarıyorum bizleri bağışla bu afeti üzerimizden kaldır, ve bize merhamet eyle.”

Allah hepimizin imtihanını kolay eylesin ve büyük kurtuluşa kavuşmayı nasip eylesin.

Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara söz vermiştir; içinden ırmaklar akan cennetler, kalıcı cennetlerdeki güzel konaklar onlarındır. Orada ölümsüz olacaklardır. Hepsinden önemlisi Allah’ın rızasıdır. Büyük kurtuluş işte budur.”



*1 https://www.suleymaniyevakfi.org/akaid-arastirmalari/ecelin-kisalmasi.html





Yorumlar


  1. Fatmacim yazın çok isabetli tesbitler içermekte
    Dediğin gibi dersimizi aldık farkında bile olmadığımız nimetlerin hasretini çeker olduk
    Birbirimize sarılamamanın acısını iliklerimize kadar hissederken
    Rabbimizden af ve mağfiret bekliyoruz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendi İşimi kuruyorum

Hayatta bir numara nasıl olursunuz?

Parayla aranız nasıl?